Bayramın Sultanları İş Başında!
Arefe günü akşamüzeri mahallemizdeki dostların birbiriyle arkadaş olan çocukları, karşı apartmanın bahçe-otoparkında oynuyorlar. Biz selâm verince otoparkın kapısına kadar geliyorlar. Bir top da onlarla birlikte zıplayarak geliyor. Bu yedi-sekiz çocuğun tek oğlancığı, topu ayağıyla tepmekle meşgul. O esnada topun bir voleybol topu olduğu söylenince “büyük” ve “küçük” kızlar arasında oracıkta spontane bir voleybol maçı başlıyor. Boyu boyumuza uygun (!) otopark bariyerini de file olarak kabul edince, çocuklar otoparkın iç kısmından, biz de dış kısmından birbirimize servisler atıp, smaçlar vurarak epey bir eğleniyoruz. Bu beş-on dakikalık eğlenceyi kızkardeşimin “İyi akşamlar bayramın sultanları!” sözü bağlıyor.
“Bayramın Sultanları” deyimini, Voleybol Milletler Ligi’nin bizim bayram haftamızla çakışan üçüncü haftasında şu ana kadar oynadığı üç maçın ikisini kazanmış olarak etabın son maçına doğru ilerleyen Filenin Sultanları için de kullanabiliriz aslında. Bu arada kazanılan müsabakalardan sonuncusunun son Olimpiyat ikincisi Brezilya’ya karşı oynandığını da hemen söyleyelim. Bayramın üçüncü gününe denk gelen Brezilya maçında A Kadın Voleybol Milli Takımımız, performansıyla hepimizi memnun edip net bir galibiyetle bize güzel bir bayram günü yaşatıyor ve bayramın ilk gününden kalan Japonya maçı burukluğunu unutturuyor. Maçı ayrı ayrı mekânlarda seyrettiğimiz annem, karşılaşmadan hemen sonra “Ben Brezilya’yı daha iyi bir takım olarak biliyordum” diyerek maç hakkındaki yorumunu yapıyor, ancak bu arada Brezilya Milli Takımının kaptanı olan Gabi’yi gördüğünde akrabasını görmüş gibi olduğunu da söylüyor.
Gerçekten de öyle! Rakip milli takımlarda seyrettiğimiz ne çok oyuncu kendi ligimizdeki takımlarda oynuyor ve bizler onlarla bir bakıma “akraba” gibi oluyoruz. Spordan da beklediğimiz aslında tam olarak bu değil mi? Farklılıklar arasında iletişim ve yakınlık yaratmak, bu iletişim ve yakınlığın, sevgiyi ve saygıyı doğurması, artırması ve beslemesi… Yaşını başını almış annemin Gabi’yle yakınlık bağı hissetmesini, dün akşamüzeri önemli bir gösterge olarak bir kenara yazıyorum.
Peki o sırada sosyal medyada neler oluyor?
Evet, o sırada sosyal medyada, maç ertesinde, aslı astarı olup olmadığı bilinmeyen dedikodular ve herkese göre değişebilecek olan algılar temel alınarak bazı Türk ve Brezilyalı taraftarlar (!) arasında tatsız yazışmalar, ortalık kızıştırmalar, ileri geri konuşmalar, mesajlaşmalar, yorumlar, cevaplar, karşı yorumlar gırla gidiyor. Sporun dostluk ve sevgi için olduğunun bilincindeki birtakım gerçek sporseverler de ortalığı yatıştırmaya, insanları sakinleştirmeye, gerek kendi ülkelerinin gerek karşı ülkenin taraftarlarının olumsuz yorumlarına engel olmaya çalışıyorlar; zan ve vesvese üzerinden üretilen negatif havanın sönmesi, bayramın ruhuna yakışır bir birleşmenin oluşması için gayret ediyorlar. Bu arada Milli takımımızın baş antrenörü Santarelli Instagram hesabında, yapılan yorumlardan ve bunların ailesini ve yakınlarını da etkileme potansiyelinden duyduğu rahatsızlığı dile getirmiş durumda. Oyuncumuz Ebrar Karakurt da Instagram hikâyesinde, maçın ardından yaptığı paylaşımının yanlış anlaşıldığını ve kimseyi kırmak istemediğini belirttikten sonra aslında tercümesi şu şekilde yapılsa daha uygun olacak bir cümle sarf ediyor: Bin düşün, bir konuş!
Evet, konuşmadan önce şöyle bir düşünsek ve sözlerimizin mâl olacağı şeyleri gözden geçirsek ne iyi olur…
Olayları değerlendirirken, başka perspektiflerin de kendi içinde haklılık payı olabileceğini hesaba katsak ne güzel olur…
İnsanlara önyargıyla değil, anlayış ve hoşgörüyle yaklaşsak ne hoş olur…
Anlaşmazlık ve kavgadan değil, huzur ortamından beslenmeyi hedeflesek ne isabetli olur…
Bunlar bir olsa… Bunlar bir olsa, bir gün değil, her gün bayram olur.
Bayramınız kutlu olsun!